Nil Nehri’nin Armağanı: Antik Mısır

Mitoloji ve Efsaneler

Nil Nehri, Mısır’ı Antik Çağ’ın en verimli topraklarına sahip ülkesi hâline getirmişti. Mısırlılar bu verimli toprakları işlemek için herkesin uyum içinde çalıştığı bir toplum yapısı inşa etmişlerdi.

Antik Mısır toplumu, dörde bölünmüş bir piramit gibidir. Piramitin en tepesinde firavun bulunur. Firavun, Tanrının yeryüzündeki temsilcisiydi. Firavuna gösterilen saygı oldukça büyüktü; firavun, bu saygın konumu korumak için yapması gereken sorumlulukları vardı. Ülkeyi düşmanlara karşı korumak, gerektiğinde sefere giderek düşmanlara boyun eğdirmek, dini törenlere başkanlık etmek ve tapınak inşa ettirmek gibi sorumlulukları vardı. Yaptığı bu işler otoritesini güçlendiriyor ve halkın sevgisini kazanmasına olanak sağlıyordu.

Firavunun altındaki basamakta ise vezir ve rahipler vardı. Vezir, firavundan sonra en büyük otorite konumundaydı. Memurlar, vergi tahsildarları ve kâtipler vezire rapor verirdi; vezir de firavun adına ülkeyi denetlerdi. Rahipler ise dinî  törenler gerçekleştirir ve tapınaklardan sorumlu olurlardı.

Üçüncü basamakta ise çiftçiler, askerler, memurlar yani özgür halk bulunurdu. Antik Mısır’da meslekler arası geçiş çok nadir bir durumdu. Kraliyet ailesinde değilseniz okula gitmezdiniz; bu sebeple baba oğluna, anne de kızına bildiklerini öğretirdi.

Antik Mısır toplumunun çoğunu oluşturan çiftçiler, kerpiç evlerde yaşarlardı. Bu kerpiçi Nil Nehri’nin taşması sonucu oluşan topraktan elde ederlerdi. Halkın günlük yaşantısı Nil Nehri’ne bağlıydı.

Yağan yağmurlar, Nil Nehri’nin taşmasına sebep olurdu. Nil Nehri geri çekildikten sonra arkasında alüvyon katmanı bırakırdı, mineral ve organik madde bakımından zengin olan alüvyon toprağı besleyerek verimliliğin artmasını sağlardı. Çiftçiler, ürünlerini nehir geri çekildikten sonra ekmeye başlarlardı. İlk olarak toprağın havalanması için çapa yapılırdı, sonra öküzlerin arkasına takılan saban yardımıyla toprak sürülürdü. Bu işleri genellikle baba ve oğulları yapardı, anne ve kızları da taşıdıkları sepetlerdeki tohumları sabanın geçtiği yerlere elleriyle serperlerdi. Daha sonra tohumların toprağa gömülmesi için tarlada koyun sürüsü yürütülürdü. Hasat zamanı gelene kadar beklenirdi. Bu sürede bazı Mısırlı erkekler firavunun inşaat projelerine katılırdı. Yaygın inanışın aksine, piramitler köleler tarafından değil, özgür halk ve ücretli işçiler tarafından inşa edilmiştir.

Antik Mısır’da para olmadığı için ücret olarak tahıllar ya da bira kullanılırdı. İnsanlar su ihtiyacını Nil Nehri’nden karşılardı; ama Nil Nehri’nin arıtılmamış suyu insanları hasta ettiği için, alkolün arındırıcı etkisinden dolayı sıvı olarak bira tüketiyorlardı. Bu biralar yoğun bir kıvamdaydı ve şişelerin dibinde biriken tortu tabakasından dolayı içi boş pipetler yardımıyla içiyorlardı. Bu çubuk, bugün de kullandığımız pipetlerin en ilkel haliydi.

Antik Mısır’da insanlar günlük 4000 kalori alıyordu. Resimlerde Antik Mısırlıları fit bir vücutla çizildiğini görüyoruz; bu kadar kalori alıp kilo almalarının sebebi, aktif yaşam tarzları ve doğal beslenmeleriydi. Antik Mısırlıların sofralarında ekmek, bira, meyve ve sebzeler olurdu; eğer şanslılarsa balık ya da et bulunurdu. Tatlı olarak ise bal, meyve ve ekmek tüketirlerdi.

Halk boş zamanlarını spor aktiviteleri ve çeşitli oyunlarla değerlendiriyordu; güreş, okçuluk, cirit atma ve kürek çekme en sevilen sporlardı. Çocuklar da bu aktivitelerin bazılarına katılabiliyor ya da varsa oyuncaklarıyla oynuyorlardı. Oyuncaklar yaygın olarak kilden yapılan hayvan ve insan şekillerinden oluşuyordu.

Piramitin son katmanında köleler bulunuyordu. Köleler savaş esirleri ya da kötü suçlar işlemiş insanlardı. Kölelerin hakları yoktu, gördükleri muamele sahiplerinin insafına kalmıştı. Bu sebeple ağır çalışma şartlarında ve yetersiz beslenmeden dolayı erken yaşta ölüyorlardı. O zamanlar insan ömrü sadece köleler için değil, tüm halk için kısaydı. İnsanlar Nil Nehri’nde yıkanırken bir timsah tarafından öldürülme ihtimali yüksekti ve Nil Nehri’nin kirliliği, hastalıklar, insanların tuvaletlerini Nil Nehri’ne yapması hastalıkların nedenlerindendi. İnsanlar ortalama 40 yıl yaşardı.

Evlilikler Antik Mısırlılar için çok önemliydi. Evlilikler bir kontrat ile yapılırdı ve dini ritüelle birleştirilirdi. Kadın hayatın devamı olduğu için kadınlara çok önem verirlerdi.

Antik Mısır’da ölümden sonraki yaşama inanılırdı. İnsanlar hayatını kötü birisi olarak yaşamışsa, Ammit adındaki mitolojik canavar ölen kişinin kalbini yiyerek Cennet’e gitmesini imkansız hâle getirirdi. Cennete girmek için iyi bir insan olmak yetmiyordu; defin işlemlerinin de doğru bir şekilde yerine getirilmesi gerekiyordu. Defin işleminde ilk olarak vücut yıkanır, kalp hariç her organ çıkarılırdı; kalbin çıkarılmama nedeni ruhun kalpte olduğuna inanılmasıydı. Sonra beden tuzlanır, 40 gün beklenir ve beden yağlanıp bandajlarla sarılırdı. Bu işlemlerin ardından ölen kişi, öteki tarafta ihtiyacı olacağı düşünülen eşyalarıyla gömülürdü.

Kedileri evcilleştiren Antik Mısır’da kediler çok önemli ve kutsaldı. Çiftçiler, ambarları basan farelerin kediler tarafından çok kolay yakalandığını fark ettiler. Bu olaydan sonra firavun, kedilerin korunması için onları kutsal varlıklar ilan etti. Kedileri kutsallaştıran Mısır halkı, ölümden sonraki yaşamda da beraber olabilmek için kedileri de mumyaladılar.

Efe Şahin KESİK

Yazıyı Paylaş

Yazar

İlgili Yazılar